Belki benim doğal halim olduğundan böyle düşünüyor olabilirim, ama fikrimi söylemediğim zaman hep eksik kalmış birşey varmış gibi hissediyorum. Bu özellikle iş hayatında bazen farklı algılanabiliyor ve bazen herkesin söylemekten çekindiği konuları dile getirmeyi gerektirebiliyor.
“Fikir insanı” olmak diye tabir edebiliriz bu davranış şeklini belki. Her konuda bilgi sahibi olamasak da, belli bir mantık çerçevesinde bir fikir sahibi olabiliriz. Bazen gerçekten ilgilenmek ve merak ettiğimiz şeyi tüm saflığımızla sormak bile, konunun çözümü için katkı sağlayabilir. Eminim hepimiz aşırı yoğun geçen günlük iş hayatımızda, işimizi daha etkin yapacak önerilerle gelen kişileri ve fikirlerini memnuniyetle karşılarız. Ne, öyle değil mi yoksa? Tabii ya, nasıl olur da sizin yaptığınız bir işi başka biri, hele dışarıdan konuyla alakasız biri bilebilir ki, değil mi? Bir de klasik olarak herkesin söylediği kalıplaşmış bir söz vardır, “Benim işim kendine has, başkalarınkine benzemez.”
YANLIŞ! Bunlar tamamen yersiz ve sizi daha etkin çalışmaktan alıkoyan yanlış varsayımlar.
Her iş kendine has değildir.
İşin özüne baktığınızda herkes şirketin hedeflerine katkı sağlayacak sonuçlara ulaşmak ister. Satış ekibi rakamlara konsantre iken, satın alma daha uygun fiyatlarla alım yapmak ister. Hangi alanda iş yapıyorsanız, o sektördeki her şirketin benzer işlerle uğraştığını unutmamalısınız.
Gerçek şu ki, yoğun günlük işlerin arasında nefes alamayıp, başkalarının ne yaptığını ve benzer sorunlara nasıl çözümler bulduklarına pek bakmıyoruz. İşte bu noktada aslında bize konumuzla ilgili önümüzü açacak, bakış açımızı farklı bir noktaya çevirecek fikirlere açık olmalıyız.
Fikirler eleştiri değildir.
Birisi bir öneri veya fikir, hatta bazen sadece basit bir soru ile geldiğinde hemen kendimizi savunmaya çekiyor sanki işimizi eleştirmeye çalışıyormuş gibi algılıyoruz. O kunda biz zaten yapılabilecek en optimal şeyi yapıyoruzdur ve bu şartlarda daha iyisi olamaz. Nasıl bir kandırmacadır bu. Sakin olabilirsiniz, kimse sizi eleştirmeye kalkışmıyor, tam tersi biraz dikkatle dinleyecek olursanız, belki size farklı bir fikrin kapısını açtıklarını görme şansını yakalayabilirsiniz.
Elbette aklımıza gelen fikirleri sunarken bize de bir görev düşüyor. Konuya eleştirel değil çözüm odaklı, anlamaya çalışan bir yaklaşım göstermeliyiz. Tabiri yerindeyse çok bilmişlik taslamamalıyız. Başkalarının uyguladığı çözümler her ortama uygun olmayabilir. Hatta sunduğunuz fikir tamamiyle bir işe yaramayabilir bile. Bu size yine de olumlu bir izlenim kazandıracaktır. Şirketin diğer birimlerine olan ilginiz, çalışma arkadaşlarınızın sorunlarına karşı duyarlılığınız sizi diğer kişilerden ayırt edecektir.
Mükemmelliyetçilik bir fikri ortaya koyarken aranması gereken bir özellik olmamalıdır. Bazen aklınıza gelen tamamlanmamış çözümler, konuşmanın başlamasına ve sizin bile aklınıza gelmeyen çözümlerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Ne dersiniz, siz de birşeyleri başlatmak ve farkınızı göstermek istemez misiniz?